Yeni Yayın

Illuminatinin Deep Web de ki 2. Videosu !

| 27 Temmuz 2014 Pazar
Devamı »








Illuminatinin Deep Web de ki 2. Videosu !

Gönderen : Unknown
Tarih :27 Temmuz 2014 Pazar
İle 0yorum

Konu: Küba (TS) ABD Askeri Müdahale Gerekçesi

|
Devamı »
Çok Gizli Özel Taşıma NOFORN 



Personelin Genelkurmay

Washıngton 23, DC

Savunma sekreteri için memorandumun.

Konu: Küba (TS) ABD Askeri Müdahale Gerekçesi


>>>>PDF İÇİN TIKLAYINIZ<<<<

Squidward'ın İntiharı Kayıp Bölüm ; Red Mist

| 26 Temmuz 2014 Cumartesi
Devamı »


Nickelodeon çalışanlarının keşfettiği bir videodur; Squidward intihar ediyor. Subliminal mesaj için 3:16 da ölü çocuk resmi var. Bu nickelodeon tarafından kayıp bölüm olarak bölünüyor ve böyle bir sürü video var. Kimin yaptığı belli değil. Fakat bunun hikayesi de var: 2005 den beri Nickelodeon Studyolarında animasyon stajyerliği yapıyordum. Maaş fena değildi. En iyi stajda değildi,fakat birazcık ikramiye gelince hiç de fena değildi.Yetişkinler için bu bir şey ifade etmiyordu, ama en çok bu zamanda çocuklar için çok önemliydi. Şimdi,Editörlük ve animasyonlara direk olarak çalıştığımdan beri,Yeni bölümlerde reyting kazanıyordum.Çok gerekmeyen detayları kullanmadan yapıyordum.Onlar geçenlerde yeni bir SpongeBob filmi yapmışlardı ve içinde bütün stüdyo eşyaları kullanılmıştı ve son derece yaratıcı bir sezon a başlangıçtı.Fakat beklemek bize sadece daha fazla üzücü nedenler veriyordu. Ben ve iki diğer stajyer edit odasındaydık birlikte son seslendirmeleri yerleştiriyorduk.Bize teslim edilmiş sözde bölüm "Fear of a Krabby Patty" ve toplanmış izlenecek bir ekran.Şimdi, sahte çapkın başlıklar karşımıza çıkıyordu.SpongeBob ve Patrick kendini bir tarak kabuğu gibi benimsediklerinde "Sex nasıl işe yaramaz" demek yerine "Rock-a-bye-Biavle" deniyordu..Ne zaman "Squidward'ün İntiharı" Başlığını gördüğümüzde bunun bir eşek şakası olduğunu düşünmüştük. Bölüm, The Happy-Go-Lucky müziği ile başladı.Squidward klarneti ile pratik yapıyordu,Daha sonra SpongeBob dışardan gülüşü duyuluyordu ve Squidward duruyordu.Camdan onu rahat bırakmasını söylerek bağırıyordu ve geceleyin konseri olduğunu çalışmasının gerektiğini söylüyordu.SpongeBob Tamam der ve Sandy ve Patrick i görmeye gider.Ekran balonlarla kaplanır ve Squidward un konserinin sonunu görürsünüz. Bir kaç saniyelik farkla müzik animasyondan daha önce geliyordu. Fakat müzik bitince aradaki fark normala dönüyordu.. Squidward'ın bütün bedeni korkmuş görünüyordu,Kamera kalabalığa döner ve SpongeBob kalabalığın ortasındandır, Ve o da "Yuuuuuh" diyordu.Ona hiç benzemiyordu.Biranda herkesin gözleri detaylanmaya başladı çok detaylıydı. Kamera yine Squidward a döndü.. Yatağının kenarında oturuyordu.Kimsesiz terk edilmiş görünüyordu.Kamera cama doğru döndü geç saat olduğunu anlayabiliyordunuz konserden baya zaman geçmişti. sadece gözlerini kırpıyordu ve öylesine bakıyordu.. 30 saniye sessiz durdu ve Squidward dokunaçlarını gözlerinin üstüne koyup ağladı.1,2 dakka böyle devam etti. Ekran suratına yavaşca yaklaşmaya başladı.Hıçkırmasının sesleri yükselmeye başladı. Ve gittikçe gerçekçi olmaya başladı. Nasıl yaptıklarını bilmiyorum daha iyi ekipman alınmamıştı stüdyoya.. Sesten sonra rüzgar ve hıçkırık sesleri çok soluk çıkmaya başladı. sonra bir anda flaş patladı arada bir fotoğraf çıktı ve tekrar ekrana geri döndü.. animasyon editörleri tekrar o sahneyi yavaşlatarak baktılar.. Gördüğümüz şey korkutucuydu. Ölü bir çocuğun fotoğrafıydı 6 yaşından daha büyük görünmüyordu suratı kanlı ve ezilmişti ve çıplaktı.Üzgün tarafı ise fotoğrafçının gölgesiydi. Hiç bir polis yada ambulans görünmüyordu. Devam ettik.. Bunun bir eşek şakası olduğunu düşünerek. Ekran tekrar Squidward a döndü yine hıçkırıyor her zamankinden daha yüksek sesle..Bir anda gözlerinden kanlar akmaya başladı ama bu normal kan değildi bu hiper gerçek haliydi.. Sesler gittikçe derinleşmeye devam ediyordu. Bundan saniyeler sonra Squidward, rüzgar sesleri ile sessizleşti. Dokunaçları sarktı ve gözleri normale döndü. Ve Ekrana doğru bakmaya başladı. 10 Saniye sonra hıçkırmaya başladı ve en korkunç değiştirilmiş çığlık sesleri gelmeye başladı. Göz yaşları yerine kan akmaya başladı ve derin bir gülüş sesi geldi ve 5 tane resim belirdi. (BAŞKA YERDE 2 KERE AYNI ŞEY YAZILMIŞ..) Squidward 3 saniye sonra kalın bir ses ile "YAP ŞUNU" dedi ve gerçek beyini ve kan efektleri belirir ve duvarlara kan bulaşır. Sonra bölüm biter. Mr.Hillenburg bu konuda çok kızgındı. Ne olduğunu yada neler döndüğü hakkında hiç bir şey bilmiyordu. Bu olaylar olduktan sonra çoğu çalışan odayı terk etti.Sonra ne mi oldu? Bu iki bölümü izlemem benim kafamı korkutucu kabuslarla kapladı.



Jack The Ripper Hikayesi Ve Filmleri

| 25 Temmuz 2014 Cuma
Devamı »


1888 yılında Londra sokaklarını kana bulayan ve en az 5 kadını öldürdükten sonra kayıplara karışan, kimliği hiçbir zaman tespit edilememiş efsane seri katil Karındeşen Jack (Jack The Ripper) öyle ya da böyle tarihe damgasını vurmuş bir kişilik. Kimliği polis tarafından ortaya çıkarılamamış olsa bile Karındeşen’in işlediği cinayetler gerçek.
19.yüzyılın ortalarında, İrlanda, Doğu Avrupa ve Çarlık Rusya’sından İngiltere’nin büyük şehirlerine yapılan göçler özellikle Doğu Londra nüfusunda muazzam bir artışa yol açtı. Yetersiz barınma ve iş imkanlarının üzerine büyük bir insan populasyonunun birikmesi şehrin bu kesiminde fakirliği bir salgın haline çevirdi. Alkol tüketimi, şiddet ve soygunların doruğa çıktığı bu bölgede kadınlar fahişelik yaparak hayatta kalmaya çalışıyordu. Bu krizden en çok nasibini alan yerleşim bölgesi Whitechapel idi. Cinayetler bu bölgede işlendiği için Karındeşen Jack’in lakaplarından bir tanesi de “Whitechapel Kasabı”dır. 3 Nisan 1888’den 13 Şubat 1891’e kadar Whitechapel Bölgesi’nde 11 tane vahşi cinayet işlenmiştir ancak bunlardan 5 tanesinin gerçek Karındeşen Jack’in işi olduğu düşünülmektedir.
Uzmanların çoğunluğu boğazda derin kesik, karın bölgesinde mutilasyon , iç organların çıkarılması ve yüzde derin yaraların Karındeşen Jack’in çalışma şekli (modus operanti) olduğu konusunda hem fikirdir. Benzer şekilde işlenen başka cinayetler de Jack’e atfedilse de suç uzmanları beş tanesinin gerçekten onun tarafından işlendiğine inanmaktadır ve bu beş cinayete “Meşru Beşli” (Canonical Five) adını vermişlerdir. Bu cinayetlerin kurbanlarının isimleri Mary Ann Nichols, Annie Chapman, Elizabeth Stride, Catherine Eddowes ve Mary Jane Kelly’dir.
Mary Ann Nichols’ın cesedi Bucks Row, Whitechapel’da 31 Ağustos 1888’de bulunmuştur.Boğazı iki yerinden derin şekilde kesilmişti ve alt karın bölgesi çentikli bir kesikle yarılmıştı. Karın bölgesinde aynı tip bıçakla açılan başka yaralar da vardı. Annie Chapman’ın cesedi ise 8 Eylül 1888’de Hanbury Street, Spitalfields’da bulundu. Chapman’ın da boğazında Nichols gibi iki adet derin kesik vardı. Karnı tamamen açılmıştı ve sonradan rahminin alındığı anlaşıldı. Elizabeth Stride ve Cathrine Eddows’un cesetleri 30 Eylül 1888’de bulundu. Stride’ın boğazında sol yanda atar damara zarar veren tek bir kesik vardı. Bu sebeple bu cinayetin Jack’in işi olmadığına ya da bir şekilde başladığı işi bitiremediğine kanaat getirmek konusunda kararsız kalınmaktadır. Fakat Stride’ın hemen ardından 45 dakika sonra Mitre Square’de Eddows’un cesedinin bulunması Jack’in Stride ile olan işini bir nedenden dolayı tamamlayamadığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Eddows’un boğazı kesilmişti ve karnında uzun , derin ve çentikli bir bıçak yarası vardı. Sol böbreği ve rahminin çoğu çıkarılmıştı.
Mary Jane Kelly’nin ise parçalanmış cesedi 9 Eylül 1888’de 13 Miller’s Court’da yaşadığı tek odalı evinde bulundu.Boğazı derin bir şekilde omuriliğe kadar kesilmişti. Karnı yarılmış, iç organları etrafa saçılmıştı. Polis kadının kalbinin alınmış olduğunu gördü. Bu beş cinayet de gece geç vakit, haftasonu ya da haftasonuna yakın bir zamanda işlenmişti. Nichols hariç diğer kurbanların iç organları alınmıştı.
Bu beş kişiden sonra Whitechapel’da başka vahşi cinayetler de işlendi fakat hem o zamanki hem de bu günkü uzmanların çoğu sadece bu beş cinayetin Jack the Ripper’a ait olduğunu belirtiyor.
Sonuç olarak Whitechapel’daki vahşet basının ilgisini fazlasıyla çekti ve bir çok haber yazılmaya başladı. Gazetelere “sözde” katile ait yüzlerce mektup yağdı. Fakat bunlardan sadece üç tanesi dikkat çekti: “Dear Boss (Sevgili Patron)Saucy Jacky (Soslu Jacky) ve From Hell (Cehennemden)” olarak adlandırılan mektuplar. “Dear Boss”, 29 Eylül’de Scotland Yard’a ulaştı. Jack the Ripper lakabı ilk kez bu mektupta yer alıyordu. Bundan sonra zaten medya kısa sürede katili Jack the Ripper olarak üne kavuşturdu.
“Saucy Jacky” Stride ve Eddows cinayetlerinden önce gönderilmişti ve çifte cinayetin haberini veriyordu. Sonuncu ve içlerindeki en ürkütücü mektup ise herhalde “From Hell”dir. Katil tarafından George Lusk’a gönderilmişti beraberinde etanol içinde yarım bir böbrekle… Katil diğer yarısını pişirip yediğini yazmıştı mektubuna. Ancak bu mektup el yazısı ve gramer bakımından diğer iki mektuptan farklıydı. Kavanozdaki böbreği incelen Londra Hastanesi’inde görev yapan bir doktor bunun insan böbreği olduğunu teşhis etse bile yaşını ve cinsiyetini belirleyememiştir. Bu mektup Eddows cinayetiyle ilişkilendirilse de bazı uzmanlar bunun kötü niyetli bir düzmece olduğu görüşündedir.
Karındeşen Jack hakkında sayısız makale, kitap ve film bulmak mümkün. Londra’da doğan bu efsanenin kimliği hakkında bir çok şey yazıldı,çizildi ve söylendi.
Bu yazıya ilave olarak, biyografik bir referans değeri olduğunu düşündüğüm için National Geographic’in Gizemli Dosyalar çalışmasında Jack the Ripper isimli bölüme değinmek isterim.
Bu çalışmada çeşitli adli tıp ve profil uzmanları tartışarak Jack the Ripper’ın kimliğini açıklıyorlar. Buradaki yorumlar kanıtlara dayalı olarak yapılsa bile sonuçta uzmanların kişisel görüşü olarak da algılanabilir.
Whitechapel’da göçlerle birlikte nüfus artışı ve aşırı fakirlik kadınları hayatta kalmak için fahişeliğe itmişti ve fuhuşun bu kadar yaygın görüldüğü bir toplulukta cindel yolla bulaşan “Frengi” hastalığı kaçınılmaz sondu. Bu hastalığın tedavisi o zamanlar mümkün değildi ve hastalık kapanlar eninde sonunda delirerek ölüyordu. Muhtemelen Jack, bir şekilde hastalık kaptığı ve tedavi olamadığı için fahişlere ciddi bir kin besliyordu. Cinayetlerinin giderek vahşileşmesi de bu programda ilerleyen hastalığının beyninde yol açtığı hasar sebebiyle yaşadığı psikoz durumuyla açıklanıyor.
O zamanlar kendisinden katilin profilini çıkartması istenen Polis Cerrahı Thomas Bond’un aksine uzmanlar Karındeşen Jack’in temel anatomi bilgisine sahip olduğunda hemfikir. “Bölgeye yabancı olmayan birinin bu şekilde fark edilmeden cinayet işlemesi daha kolay olacaktır” savına temel anatomi bilgisi de eklenince muhtemel zanlının mesleği “kasap” olarak teşhis ediliyor. İlgili tarihlerde cinayet işlenen mekanların yakınında ise kasaplık yapanlardan bir tanesi hep aynı şahıs. Jacob Levy. Profil uzmanlarına göre Jacob’ın cinayetleri işlemesi için yeterli motivasyonu var ve kanıt terazinin ağırlığı Jacob yönünde.
Kısaca Jack the Ripper’ın National Geographic programında anlatılan öyküsü şöyle: Whitechapel Bölgesi’nde yaşayan ve aileden kalma kasaplık işini yürüten, evli ve iki çocuklu Jacob Levy, bir (ya da bir kaç) fahişeyle birlikte olmanın bedelini Frengi’ye yakalanarak ödemiştir. O zamanlar yaşadığı bölgede bulunan ve frengili hastaların tedavi edildiğinin öne sürüldüğü hastaneye gitmiş ama eli boş dönmüştü. Böylece fahişelere duyduğu kinin tohumları atılmıştı. Hastalık ilerledikçe ve beynine hasar verdikçe Jacob kendini kontrol edemediği öfke nöbetlerine kapılarak cinayet işlemeye başladı. Bu yüzden her yeni cinayeti bir öncekinden daha vahşi fakat daha strateji yoksunuydu. Jacob Levy, görgü tanıklarının tutarsız ifadeleri sayesinde polise yakalanmamayı başardı ama sonunda frengiden öldü.
JACK THE RIPPER BEYAZPERDE VE TELEVİZYONDA
Meşhur Karındeşen Jack hakkında pek çok şey yazıldı ve çizildi. Jack’in kimliğine dair tarih boyunca belirli kitlelerin kabul ettiği hemen her teori filme çekilmiş. Ben Jack the Ripper’ın (JTR) bizzat canlandırıldığı ya da ilham kaynağı olduğu, sinema ve TV filmlerini bulabildiğim kadarıyla bu yazıda kronolojik bir sırayla vermeye çalıştım. Eksiklerimiz varsa affola. Hepsinin de konusunu ya da detaylarını bulamadığım için konu eksiklerimiz de affola diyorum.
Önce tv veya sinema filmlerinden başlayalım çünkü Jack’in beyazperdedeki yolculuğu oldukça uzun sürüyor:
1929 Alman yapımı bir sessiz film olan Pandora’s Box
1927 Alfred Hitchcock’s The Lodger: A Story of the London Fog. Marie Belloc Lowndes The Lodger adlı kitabını yazarken JTR’dan ilham aldı. Ve bunun ardından Alfred Hitchcock dahil çeşitli yönetmenler tarafından tam 5 versiyonu çekildi (1932,1944, 1953 ve 2009’da).
1932 ve 1944 The Lodger
1949 Room to Let Dr. Fell isimli karakter Whitechapel cinayetlerinden sorumlu.
1953 Man in the Attic: The Lodger uyarlaması.
1958 The Veil isimli TV dizisinin “Jack the Ripper” bölümü. Diziyi Boris Karloff sunuyordu.
1959 Jack the Ripper: Prodüktörlüğünü Monty Berman’ın yaptığı film zayıf da olsa Leonard Matters’ın teorisini temel alıyordu. Bu teoriye göre Karındeşen Jack, oğlunu frengiden kaybeden bir doktor. Oğlu bu hastalığı bir fahişeden kaptığı için onlara karşı intikamla dolup taşıyor. Bu filmde Ripper’a meşhur şapkası ve pelerini giydirilmiştir.
1965 A Study in Terror: Sherlock Holmes ve Ripper’ı karşı karşıya getiriyor. Burada katil Shire Dükü’nün ailesinden bir akıl hastası olarak karşımıza çıkıyor.
1969 Night After Night After Night: Hayır yazım hatası yok. Ucuz bütçeli bir JTR filmi.
1979 Murder By Decree: Holmes ve Ripper yeniden karşı karşıya. Bu hikaye masonlar ve kraliyet ailesiyle ilgili olan teoriyi temel alıyor. Bu, İngiliz Stephen Knight’ın ortaya attığı bir teori. Ripper: Final Solution isimli kitabında Knight’ın iddiasına göre Clerence ve Avondale dükü olan Prens Albert Victor, fahişelik yapan Ann Crook isimli bir kadınla evleniyor. Bu durum saray için kabul edilemez olduğundan dolayı Ann Crook’un ortadan kaldırılması ve bu evliliğin duyulmaması gerekiyor. Evlilik töreninde şahitlik yapan beş fahişenin de “bir şekilde” susturulması gerekiyor. Kraliyet ailesinin sırlarını koruyan Mason gruba ait bir üye cinayetleri işliyor. Pek çok uzman bu kitapta yer alan teoriyi bir fantezi olarak nitelendirse de kitap bir hayli popüler olmuş.
1970 Blade of the Ripper
1971 Hands of the Ripper
1971 Dr.Jekyll and Sister Hyde: Dr.Jekyll Sister Hyde’a dönüşüyor ve Ripper cinayetlerini işliyor.
1972 Ruling Class: Bir İngiliz filmi. Peter O’Toole kendisini Ripper zanneden akıl hastasını canlandırıyor.
1973 Jack the Mangler of London
1976 Jack the Ripper: Klaus Kinski, Ripper’ı canlandırıyor.
1976 Assault! Jack the Ripper: Yasuharu Hasebe’nin yönettiği bir Japon filmi. “Violent pink (vahşi pembe)” janrında çekilmiş bir film. Pembe filmler Japon softcore porno filmlerine verilen bir isim.
1979 Time After Time: JTR zaman makinesiyle günümüz San Fransisco’suna kaçıyor ve onu peşinden HG Wells kovalıyor.
1981 The Ripper of Notr Dame
1984 Fear City
1985 Terror at London Bridge
1985 The Ripper: JTR’ın ruhu lanetli bir yüzükte saklı.
1986 Night Ripper
1988 Jack’s Back
1988 Jack The Ripper: TV dizisi. Michael Caine, JTR’ın peşindeki dedektif Frederick Abberline’ı canlandırıyor. Bu diziyi hatırlıyorum çok beğenerek izlemiştim (Ve evet ilkokula gidiyordum :))
1994 Deadly Advice: Bir kara mizah filmi. Ünlü seri katillerin reenkarne olarak kendisine öğüt verdiğini düşünen bir seri katil var. John Mills The Ripper olarak öğütler veriyor.
1994 Ripper Man
1997 The Ripper: Samuel West aslında JTR olan Prens Albert Victor’ı canlandırıyor.
2001 From Hell: Stephen Knight’ın teorisine dayanan hikayede Johhny Depp dedektif Frederick Abberline’ı canlandırıyor.
2001 Ripper (ya da Ripper: Letter from Hell): From Hell isimli filmin gölgesinde kalan, aynı yıl çekilmiş Kanada/İngiliz yapımı film. Bir kızın sınıf arkadaşları JTR’ın taklitçisi (copycat) tarafından öldürülmektedir.
2002 Bad Karma: Bu filme başrolleri Patsy Kensit ve Patrick Muldoon paylaşıyor. Patsy Kensit kendisini JTR’ın reenkarne olmuş sevgilisi zannediyor. Kendisini tedavi eden doktorunu (Patrick Muldoon) da Ripper sanıyor. Ripper’ın önündeki engelleri (yani karısını ve kızını) ortadan kaldırmak için hastaneden kaçıyor.
KARINDEŞEN JACK TV’DE
1963 Twilight Zone – The New Exhibit isimli bölüm
1967 Star Trek – Wolf in the Fold
1968 Cimarron Strip (bir western dizisi) – Knife in the Wilderness
1995 Babylon 5 – Comes the Inquisitor isimli bölüm
1997 Outer Limits – Ripper isimli bölüm
2001 Sir Arthur Conan Doyle’s Lost World – The Knife isimli bölüm
2007 Sanctuary dizisinde John Druitt yer alıyor (kendisi tarihte yer alan şüphelilerden bir tanesi)
Smallville 7.sezonda Curtis Knox aslında Ripper.
2009 ITV 1’in mini dizisi Whitechapel JTR’ı taklit eden katili ele alıyor.

Jack The Ripper Hikayesi Ve Filmleri

Gönderen : Unknown
Tarih :25 Temmuz 2014 Cuma
İle 0yorum

Jeff The Killer Türkçe Hikayesi

|
Devamı »





Kaynak: creepypasta.wikia.com/wiki/Jeff_The_Killer

Babalarının işindeki terfisinden dolayı Jeff ve Lui ailesi ile yeni bir mahalleye taşınmışlardı.Jeff ve Lui de buna çok sevinmişlerdi.Yeni bir evin sevilemeyecek neyi vardı ki?Taşındıktan sonra komşuları Barbara kapıyı çaldı,

-Merhaba,Ben Barbara.Yolun karşısındaki evde oturuyoruz.Sadece size kendimi ve oğlumu tanıtmak istemiştim.


Kadın dışarıdan oğlunu çağırdı."Billy,bunlar bizim yeni komşularımız."Billy Merhaba dedi ve bahçesinde oynamaya geri döndü.Jeff'in annesi "Ne kadar hoş!" dedi. "Ben Margaret,bu benim kocam Peter ve bunlarda oğullarım Jeff ve Liu" diyerek kendilerini tanıttı.Ardından Barbara oğullarının doğum günü için kendilerini davet etti.İşlerini bitirdikten sonra,Jeff annesinin yanına gitti,doğum gününe gitmek istemediğini söyledi ve karşı çıktı.Annesi "Jeff" dedi,"Biz buraya taşındık ve doğum gününe giderek komşularımızla zaman geçirmek istediğimizi gösterebiliriz.Bu kadar" dedi.Jeff konuşmaya çalıştı,ama annesi konuşmayı bitirmişti bile.Jeff odasına çıktı,kendini yatağa attı ve tavana bakmaya başladı.O an değişik bir his hissetti.Öyle bir ağrı değildi ama,değişikti işte.Pek kale almadı.Ardından annesi eşyalarını alması için seslendi.Jeff eşyalarını aldı ve odasına döndü.

Ertesi gün Jeff kalktı,okula hazırlanmak için kıyafetlerini giydi ve kahvaltı masasına oturdu.Ve yine o his.Bu sefer daha güçlüydü.Öncekinden daha keskin bir acı veriyordu.Jeff daha önce yaptığı gibi yine kale almadı.Lui kahvaltısını bitirdi.Ardından dışarı çıkıp otobüs durağına doğru yol aldılar.Durağa gelip otorduklarında,birkaç kaykaylı çocuk yanlarından hızla geçti.O kadar yakındı ki,sadece milim kalmıştı.İki kardeş de irkilip kendini geriye doğru attı ve ardından "N'oluyor ya?" diye bağırdılar.Aralarından biri geri döndü.Kaykayın bir ucuna güçlüce bastırdı.Kaykay havalandığında ise onu sıkıca kavradı.Bu çocuk 12 yaşında gibi görünüyordu;Jeff'ten 1 yaş daha genç.Üzerine gömlek ile mavi kot giymişti.

"Vay vay vay,demek yeni mallar"Ardından iki çocuk daha ortaya çıktı.Biri sıska diğeri de bir o kadar iriydi.Gömlekli çocuk "Hmm.Sanırım burada yenisiniz.İzin verin de size kendimizi tanıtalım.Şuradaki Keith."Jeff ve Liu gözlerini sıska çocuğa çevirdiler.Sıska çocuğun salakça bir ifadeyle onlara bakan bir yüzü vardı."Ve,bu da Troy."Bu sefer ise iki kardeş gözlerini şişman çocuğa diktiler.Gömlekli "Ve ben de Randy."Şimdi,konumuza dönelim.Bu mahalledeki her çocuk için belirli bir otobüs ücreti vardır.Liu ise,arkadaşlarından birinin bıçağını çektiğini gördü."İşbirliğine açık olmanızı umuyorum.Ama görünen o ki bu işi zor yoldan halledeceğiz."Çocuk Liu'ya doğru yürüdü ve cebinden cüzdanını aldı.Yine o his.Bu sefer gerçekten çok güçlüydü.Jeff ayağa kalktı.Liu ona oturmasını işaret etti ama Jeff çocuğa doğru yürüdü."Beni dinle küçük serseri,kardeşimin cüzdanını geri ver."


Randy cüzdanı cebine koydu ve bıçağını çekti."Oh,yoksa ne olur,ne yapacaksın?"Cümleyi bitirdiğinde,Jeff burnuna yumruğu geçirmişti.Randy Jeff'e doğru atladı ama Jeff onun bileğinden tuttu ve kırdı.Randy acıyla çığlık attı.Bu arada Jeff Randy'nin bıçağını almıştı bile.Troy ve Keith Jeff'in üzerine atladı ama Jeff daha hızlıydı.Randy'i ittirdi ve yere attı.Keith ona doğru atladı ama Jeff eğildi ve bıçağı koluna soktu.Keith bir çığlık attı ve yere düştü.Troy da aynısını yaptı ama Jeff bu sefer bıçağa ihtiyaç duymadı.Karnına doğru sert bir yumruk attı ve Troy'u yere devirdi.Liu ise hiçbir şey yapmadan şaşkınlık içerisinde Jeff'e bakıyordu.


Otobüse bindiklerinde Liu sadece kardeşinin üç kişiyi dövdüğünü düşünüyordu ama Jeff daha fazlasını.O his daha da güçlenmişti.Kendini mutlu hissediyordu.Bütün gün boyunca böyle idi.Hatta sevinçten 1 durak ötede inip oradan eve yürüdü.Eve annesi ve babası gününün nasıl geçtiğini sormuşardı,Jeff ise "Harika idi" demişti.


Ertesi sabah kapıda memurlar vardı.Annesi Jeff'e:"3 çocuk ile bir olay çıkmış,bir tanesi bıçaklanmış evlat" dedi.Jeff yere baktığında annesi bunun doğru olduğunu anladı.Jeff:"Ama bize bıçak çektiler" diyerek itirazda bulundu.Memur:"Evlat,bir tanesi bıçaklanmış,sizin olay yerinden kaçtığınızı gören tanıklar var,size nasıl inanabiliriz"dedi.

Jeff:"Efendim,ben yaptım.O çocukları döven bendim." dedi.

Polis memurlar:"O zaman seni götürüyoruz" dedi.

Lui dayanamdı ve "Bekleyin!" diye bağırdı.Memurlar silahlarını ona doğrultmuştu.Lui,

-Bunu yapan bendim efendim,o serserileri ben dövdüm,dedi.

Jeff ise karşı çıktı "Hayır Lui,Yapma" dedi.Ama memurlar Lui'yi alıp götürmüştü bile.Jeff evden çıktı.1 saat sonra,eve döndüğünde herkes üzgündü.Jeff yüzlerine bile bakamıyordu.Odasına çıktı.İki gün,Lui ile ilgili tek kelime bile edilmemişti.Herkes üzgündü.Cumartesi günü,annesi Jeff'e "O gün geldi." dedi.Jeff "Hangi gün?" diye annesine sordu."Billy'nin doğum günü partisi" diyerek cevap verdi annesi.Jeff "Anne,şaka yapıyorsun değil mi? diyerek annesine kızdı.Annesi "Jeff,ne olduğunu hepimiz biliyoruz,ben bu partinin biraz neşe getireceğini düşünüyorum.O yüzden hadi giyin".Annesi yukarı kata çıktı ve hazırlanmaya başladı.Jeff de giyeceğini giydi ve yolun karşısına geçip Barbaralar'ın evinin kapısını çaldılar.Kapı açıldığında içeri girdiler.Jeff etrafta hiç çocuk görmüyordu,sadece yetişkin vardı.Bahçeye çıktığında etraf çocuk doluydu.Birisi gelip Jeff'e şapka ve tabanca verdi.Jeff de diğer çocuklarla oynamaya başladı.Ta ki Randy,Troy ve Keith gelene kadar.

Randy:"Merhaba Jeff.Bitirilmemiş bir işimiz vardı,değil mi?"dedi.Randy'nin gözleri sinirle doluydu:"Ben kaybetmek için gelmedim,kazanmak için geldim.Sen geçen gün kıçımızı tekmelemiş olabilirsin,ama bu gün değil."Randy Jeff'in üzerine atladı ve burnuna bir yumruk attı.Jeff ise bacağından tuttu ve ikisi de yere devrildi.Çocuklar bağırıp kaçışıyorlardı.Ebeveynler dışarı çıkacaktı ama Troy ve Keith ceplerinden silahları çıkarınca:"Kimse oyunbozanlık yapmayacak ya da bağırsaklar havada uçuşacak!" diye bağrındılar.Jeff bağırdı ve Randy'nin dizlerinin önüne düştü.Randy Jeff'in yüzünü tekmelemeye başladı.Tam üç tekmeden sonra Jeff Randy'nin bacağından tuttu ve çevirdi.Randy yere yapıştı.Jeff ayağa kalktı ve arka kapıya doğru yürüdü.Ama Troy Jeff'i yakaladı.

"Yardıma mı ihtiyaç var" diyip Jeff'i verandaya doğru attı.Randy Jeff kan öksürmeye başlayıncaya kadar ardı ardına tekmleri savurdu.

"Hadi Jeff,Kavga et benimle!" diyen Randy Jeff'i mutfağa doğru savurdu.Masanın üzerindeki votkayı gören Randy Jeff'in kafasının üstüne votkayı attı.Jeff'in yüzü alkol içindeydi.

"Kavga!"Diye bağıran Randy Jeff'i oturma odasına doğru attı.

"Hadi Jeff!Bana Bak!"dedi Randy.Jeff'in heryeri votka ve kan içindeydi.Ayağa kalktı.

"Oh!Sonunda!Kalktın ve kavgaya hazırsın!"Yine o hi…

Artık herkes Jeff'e bakıyordu.Troy ve Keith de dahil olmak üzere.Silahlarını Jeff'e doğru doğrultmuşlardı.Birkaç el ateş ettiler,ıskaladılar.Jeff üst kata çıktı.Bir kez daha ateş ettiler,bu sefer ise banyoya saklandı.Jeff havlu askısını çıkardı.

Troy Jeff'e bıçağını çekmişti.Ama yüzüne askı inmişti bile.Troy o hızla merdivenlerden düştü ve yere çakıldı.Sadece Keith kalmıştı.Keith bıçağı yere bıraktı ve Jeff'in dizlerine sarıldı.Onu duvara itti.Üzerine ağır bir şeylerin düşmesin bekliyordu ama olmadı.Jeff havlu askısını kafasına geçirdi.Keith kanlar içinde yerde yatıyordu.

"Ne kadar komik değil mi?"diye sordu Jeff.Keith çakmağı çıkardı ve yaktı :"Ne kadar komik" dedi."Her yerin çamaşır suyu ve alkol"Keith çakmağı ona doğru fırlattı.Alkollu yüzeye deyen çakmak Jeff'in yüzünü yaktı.Jeff çığlıklar atıyordu.Son hatırladığı şeyler annesinin onu kurtarma çabalarıydı...

Jeff uyandığında hiçbir şey göremiyordu,yüzü sargılarla kaplıydı.Biraz sonra annesi geldi:"Kardeşini dışarı çıkardık Jeff."dedi.Hemşire sargıları açtı.Bir an annesi çığlık attı.Lui ise sadece bakıyordu.Jeff:"Yüzümde bu kadar korkulacak ne var?"dedi.Aynaya baktı.Lui:"Jeff,o kadar da kötü değil"dedi.Jeff ise:"O kadar da kötü değil mi?Bu muhteşem!Gerçekten çok iyi!" diye sevinç çığlıkları atıyordu.Annesi ve Lui şaşkınlık içindeydi.Anne:"Doktor,herhangi bir sorun var mı?"dedi.Doktor ise"Sadece ilaçların etkisi altında.Birkaç gün sonra tekrar getirin.Ona psikolojik bir tedavi uygulayalım."dedi.Annesi Jeff'i bacaklarından tutup omzuna aldı.

Gece evde banyodan garip sesler geliyordu.Annesi merak edip banyoya girdi.Jeff ağzını jiletlemişti.Annesi şaşırdı.Jeff:"Nasıl olmuş anne?Artık üzülmek yok,Hep gülüyor olacağım.Sence de güzel olmuş mu?"Annesi:"Evet çok güzel olmuş,babanı çağırayım,o da gelip baksın"Jeff onayladı.Annesi yatak odasına gidip Jeff'in babasına "Peter,silahı kap çabuk" dedi.Jeff ise kapıda onlara bakarak."Bana yalan söyleme anne dedi.Bıçağını çekti.

O arada abisi Lui de sesten uyanmıştı,uyumaya çalışıyordu.Sanki biri onu izliyormuş hissine kabıldı.Jeff yanına geldi.Lui'yi tuttu.Lui Jeff'ten kurtulmaya çalıştı.Jeff'in elindeki bıçak saplanmaya hazır bekliyordu."Şşşşşşşşşşşş,Uyumaya Devam Et"...

Bu arada Jeff hala yakalanmamıştır o hala dışarıda gezinen acımasız bir katil dir...
















Bilinen En Büyük 10 Gizli Örgüt

|
Devamı »





Bilinen En Büyük 10 Gizli Örgüt

Gönderen : Unknown
Tarih :
İle 0yorum

Creepy Buluntu film Super 8 in bulunan çekimleri Real

|
Devamı »







Creepy Buluntu film Super 8 in bulunan çekimleri Real

Deep Web 'de Site Açmak (Resimli Alatım)

| 23 Temmuz 2014 Çarşamba
Devamı »
Bu yazımızda Deep Web 'de onion uzantılı bir site açmayı göstereceğiz.Bu işlemi ücretsiz,kendi bilgisayarınızı server olarak kullanarak yapacaksınız.Bir diğer deyişle açtığınız site sadece bilgisayarınız açıkken aktif olacak.Bilgisayarınızı kapattığınızda site pasif duruma geçecek.Fakat siteniz bilgisayarınızı kapattığınızda silinmeyecek.Sadece pasifleşecek.

1) Tor Browser 'dan tamamen çıkın.Ve Tor 'un yüklü olduğu Tor Browser\Data\Tor\ klasöründeki torrcdosyasını not defteri ile açın.Ve en alt satıra;
 # Hidden Service
HiddenServiceDir C:\Kullanıcılar\Kullanıcı İsminiz\tor_service
HiddenServicePort 80 127.0.0.1:80
Satırlarını ekleyin.Ve 2. satırdaki C:\Kullanıcılar\Kullanıcı İsminiz\tor_service 'i kendi bilgisayarınıza göre düzenleyin.Örneğin; C:\Kullanıcılar\Deepwebturkısh\tor_service gibi.



2) Şimdi C:\Kullanıcılar\Kullanıcı İsminiz\ klasöründe ''tor_service'' adında bir klasör oluşturun.Bu klasör boş olmalı.Buradaki temel mantık şu; Tor 'un ayar dosyasına bir dizin ekledik ve bu dizinde boş bir klasör oluşturduk.Eklediğimiz C:\Kullanıcılar\Kullanıcı İsminiz\tor_service satırındaki tor_service klasörünü oluşturmak zorundayız.

3) Tor ayarları bu kadar.Şimdi serverımızı kuruyoruz.XAMPP adlı yazılımı indirin.Bu yazılım bilgisayarınızı bir server gibi kullanmanızı sağlar.Kullanımı oldukça basittir.Yazılımı kurduktan sonra açılan pencerede Apache 'nin sağındaki Start butonuna tıklayın.Server çalışmaya başladı.


4) Bir hata almadıysanız server ı Stop butonuyla durdurun ve sitenizin dosyalarını C:\xampp\htdocsdizinine atın.Bu dizinde yer alan sayfalar ve dosyalar sitenizi oluşturacak.Bu klasörde yer alacakindex.html dosyası anasayfanız olacak.Dosyaları bu dizine attıktan sonra normal tarayıcıda(Chrome,Firefox vb) adres çubuğuna localhost yazıp enterlayın.Siteniz açılmalı.Server ı tekrar açın.

5) Xampp 'ta server açıkken Tor Browser 'ı çalıştırın.Bir hata almadıysanız C:\Kullanıcılar\Kullanıcı İsminiz\tor_service dizininde 2 dosya oluşmalı.Bu dosyalardan hostname 'i not defteri ile açın.Karşınızdaki link site adresiniz.Sitenizi C:\xampp\htdocs dizininden düzenleyebilirsiniz.


Siteniz açıldı.Tüm işlemler bu kadar.Unutmayın bu yazıyı sadece bilgilendirme amaçlı yazık.Sorumluluk kabul etmiyoruz.

Deep Web 'de Site Açmak (Resimli Alatım)

Gönderen : Unknown
Tarih :23 Temmuz 2014 Çarşamba
İle 0yorum
Etiket : Deep Web, Tor

Apollo 18 Gizli Belgeleri

|
Devamı »
Apollo 18 in aya gönderildiğinin Nasa resmi belgeleri...













Apollo 18 Gizli Belgeleri

Gönderen : Unknown
Tarih :
İle 0yorum

ABD Yeraltı Üsleri ve Dünya Dışı Genetik Deneyler (DULCE ÜSSÜ)

| 22 Temmuz 2014 Salı
Devamı »





ABD’deki Yeraltı Üsleri
ABD hükümetine ait yeraltında birçok tünel ve yeraltı tesisleri bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemlileri; New Mexico’daki Dulce, Sunspot, Datil, Corona, Taos Pueblo, Albuquerque, Arizona’da Santa Catalina Dağlarında, Colarado’da Delta, Grand Mesa ve Colarado Springs’de, California’da Needles, Edwards AFB, Tehachapi Dağları, Ft. Irwin, Norton AFB ve Morongo Vadisi, Nevada’da Blue Diamond, Nellis AFB, Groom Lake ve Papoose Lake bölgeleri, Quartzite Dağı ve Tonopah’dır. Bu yeraltı üslerinin, bir “Armegeddon” (Kıyamet Gü­nü) geldiğinde Amerikan gizli örgütlerine mensup askeri ve sivil elitler için birer sığınak olacağı muhakkaktır.

ABD’nin en gizli Askeri Üssü, 51. Bölge (Area 51)
1953’de Washington D.C’nin kontrolü dışındaki gölge hükümetin içinde (Bakınız. “Amerikan Gölge Hükümeti”) “Majestic 12 Komitesi” kurulmuştu. (Bu komitenin başkanlığını o zamanlar Başkan Truman yapıyordu.) Los Alamos, New Mexico’da bulunan örgüt, Başkan yardımcısı Nixon za­manında yeniden faaliyete geçirildi. MJ-12, DDB-V’lerle (Dünya Dışı Biyolojik Varlıklar) sı­nırlı işbirliği ile gizli bir program yürütüyordu. Zeta Retuculi yıldız sisteminden geldiği iddia edilen, büyük siyah gözlü ve kocaman kafalı, akıllı sürüngenimsi yaratıkların (Griler’in) acilen “Bor” elementine ihtiyaçları vardı. (Griler, eski Mısır ve Sümer yeraltı mitolojilerinde de insanları ka­çıran yaratıklar olarak biliniyorlardı. Sümer mitolojisinde bunlara “GALATUR”, Mısır mitolojisinde ise “USHABTİU” deniyordu.)
Bu element de Amerika’nın güneybatısında bulunuyordu, ilginç tesadüftür ki, ülkenin çok gizli askeri tesisleride yo­ğun olarak bu bölgede bulunuyordu. UFOların buralarda sık sık görülmesi, “ziyaretçiler”le ABD hükümet yetkilileri arasında bir işbirliği olduğu iddi­alarının ortaya atılmasına sebep olmuştu, iddialara göre, uzaylıların vaadettikleri ileri teknoloji transferine karşılık, onlara “Bor” verilecekti. ABD’de UFO’lar tarafından kaçırılan çocukların yeraltın­daki laboratuvarlarda tıbbi denemelere tabii tutuldukları id­dia edilmektedir.




Bazı kaynaklara göre, 51. Bölgedeki üs’de 22 ye­raltı seviyesi bulunmaktadır. Bu tesisin güneybatıdaki diğer tesislerle, yeraltı tünelleri vasıtasıyla bağlantıları  vardır. Bu üs’de “Zihin Kontrol Işın Silahları” da geliştirilmek­teydi. Üs, Kongre’nin, Başkan’ın ve ABD Hava Kuvvetle­rinin denetimi dışındadır. Bilderberg -CFR- Trilateral Komisyon (Tek Dünya Hü­kümeti) Yeni Dünya Düzeni gibi farklı isimlerle anılan giz­li bir çete, askeri endüstriyel kompleks içinde faaliyet gös­termekte ve yeraltı üslerini kontrol etmektedir. Bu güçlerin hedefi dünya çapında egemenlik kurmaktır. (Yani tek  dünya hükümeti). William P. Lear, CIA için bütün dünyada gizli misyonlar gerçekleştirmiş bir pilottu.
1986 yılında Lear, bir UFO’nun İngiltere’de askeri üsse indiğine şahit olan bir ABD Hava Kuvvetleri mensubu ile tanıştı. Lear, onun an­lattıklarından sonra, DDB-V’larla ABD hükümeti arasında bir anlaşma yapıldığına inanmaya başladı. Lear’a göre, 1969-1971 yılları arasında “uzaylı ziyaretçiler” ile Majes­tic-12 Komitesi arasında bir anlaşma yapılmıştı, ileri teknoloji transferi karşılığında, hükümet süregelen “insan kaçırmalar”a göz yumuyordu. “Kaçırmalar”insan-uzaylı melezi yaratmak için yürütülüyordu. Uzaylılar kurbanlarının vücu­duna yerleştirdikleri yapay cisimlerle (Mikroçip mi?) onları kontrol ediyorlar, bazen de insanların organlarını çıkararak, kendi bozuk sistemlerini yenilemek için kullanıyorlardı. İstenilen etki, kaçırılanlardan alınan enzim veya hormonun, hidrojen peroksitle karıştırılmasıyla elde edilen solüsyonun, uzaylıların bedenlerine enjekte edilmesiyle sağlanıyordu.
Lear’a göre, 1956 yılında Çavuş Jonathan R. Louette, White Sands Füze Deneme alanından disk şeklindeki bir araç tarafından kaçırıldıktan üç gün sonra bedeni aynı sığır­lar gibi parçalanmış bir vaziyette bulunmuştu. Bu operasyonlar yeraltındaki laboratuvarlarda (Bunlardan biri Groom Lake 51. Bölgede bulunuyordu.) ve kurban da­ha canlı iken gerçekleştiriliyordu. 1979-1983 yılları arasın­da MJ12, olayların planlandığı gibi gitmediğini farketti. 1979’da durumu araştıran bir gurup, New Mexico Dulce’deki CIA-uzaylı yeraltı kompleksinde, uzaylılar tarafından tuzağa düşürüldü.

Rehineleri kurtarmak için özel bir askeri birlik yollandıysa da çıkan çatışmada 66 asker öldü. Bu felaketten sonra, MJ 12’nin günümüzdeki üyeleri (Üyeler arasında o zamanki Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, eski CIA direktörü Richard Helms ve eski Donanma istihbarat ve Millî Güvenlik Ajansı Başkanı Bobby Ray Inman bulunuyordu.) durumu kamuoyuna açıklamak istediler. Fakat üyelerin çoğu böyle bir açıklamanın toplu bir halde paniğe yol açacağını düşünerek, onun yerine DDB-V’a kar­şı etkin bir silâh geliştirmeye başladılar. “Strategic Defense Initiative” (SDI) denilen “Yıldız Sa­vaşları Projesi,” bu amaçla geliştirilmişti.
Gerçekte bu projenin Rus füzelerine engel olmak gibi bir amacı yoktu!
İlginçtirki, Başkan Kennedy de uzaylılarla yapılan anlaşmayı halka açıklamak isterken (Şoförü tarafından) vurulup öldürülmüştü. CFR tarafından kontrol edilen “Gölge Hükümet” Kennedy’nin ölümünden sorumlu idi. İddialara göre, “Raptiye Operasyonu” ile 2. Dünya Sa­vaşı sonunda Almanya’dan Amerika’ya getirilen doktorlar ve bilim adamları “Zihin Kontrol “Genetik Mühendisliği” ve Antigravitasyonel uçan disklerin yapımıyla uğraşmışlardı. 51. Bölgede bir “Frankestein” fabrikası kurulmuş ve genetik mühendisliğinin ürettiği yaratıklar ortaya çıkarılmıştı.
Bun­lardan “Chupacabra” denilen vampir yaratık, Porto Rico’dan Mexico’ya, Oregon’dan Florida’ya her yerde görül­müştü. (Son yıllarda Şili’de ortaya çıkmıştır.) Bu yaratığa Created Reptilian Alien Vampire Engineered Species “(CRAVES)” “Genetik değişime uğratılmış sürüngen-uzaylı vampir türü” deniyordu. “Chupacabra” insanları uzaylı is­tilası “senaryolarına hazırlamak için ortaya çıkarılmıştı. (Bu sürüngenimsi canavar ile halk arasında bir panik yaratmak ve onların “Yeni Dünya Düzeni “ni daha kolay kabul etmeleri isteni­yordu.) Aslında amaç, halkın Tanrıya ve egemenliğe olan inancını yok etmek ve global bir hükümete yol açmaktı. ABD’nin Yeraltındaki Gizli



Dulce Üssü Dulce, New Mexico’nun kuzeyinde dokuzyüz nüfuslu küçük bir kasabadır. Dulce’nin en önemli özelliği Archuletta Mesa’nın altında derin bir sır saklıyor olmasıdır. Söylenti­lere göre bu sır; Hükümet uzaylı ortak biogenetik laboratuarlarında insanların ve hayvanların üzerinde korkunç de­neyler yapılıyor olmasıdır. Bu üs civarında sık sık parçalanmış sığırlara rastlanmak­tadır. Bazı araştırmacılar, parçalanmış sığırlar fenomeninin UFO’Iarla bağlantılı olduğunu söylemektedirler.

Gerçekten de Dulce civarında sık sık UFO’lar, acayip ışıklar ve diğer hava fenomenleri rapor edilmektedir UFO’ların görüldüğü bölgelerde parçalanmış sığırlara da rastlanmaktadır. Aşağıda okuyacağınız Amerikalı araştırmacı Paul Bennewitz’in Dulce üssü île ilgili açıklamalaranın  bir dezinformasyon kampanyasının sonucu olup olmadığı açıkça belli de­ğildir. Paul’un Dulce tesisiyle ilgili tek şahidinin açıklamaları için, onu yalancılıkla suçlamak taktik bir manevra olabilirdi ama gerçek dezinformasyon kampanyası, kamuoyunda Dulce  hikâyesinde inanılacak hiçbir şey olmadığını söylemek olurdu.


Paul Benewitz, bir UFO tarafından kaçırılan New Mexico’lu Myrna Hansen vakasını incelemişti. Hansen  1980 yılında bir yeraltı tesisine götürülmüştü. Christa Tilton, Temmuz 1987’de bir uzay gemisiyle ge­len iki küçük gri uzaylı tarafından kaçırıldıktan sonra, “kayıp zaman” tecrübesini yaşamıştı. Tilton, kaçırıldıktan sonra güvenlik kameraları ve bilgi­sayarlı kontrol noktalarının bulunduğu yeraltında bir tünele götürüldü. O, bir transit araçla yüz taraması yapılan bir bil­gisayar ekranının karşısına getirildi. Bilgisayar ona bir kim­lik kartı çıkarttıktan sonra, rehberi tarafından yedi kat ye­raltında bulunan bir tesisin birinci seviyesine geldiği söy­lendi. Christa’nın iddiasına göre, o yeraltındaki 5. kata ka­dar indirilmiş ve burada uzaylı araçlarının ve küçük gri yabancı varlıkların olduğunu görmüştü.
Daha sonra götürüldüğü geniş bir odada bilgisayarlar tarafından kontrol edilen, geniş tanklara asılmış göstergeler ve bazı boru hatlarından çıkarak tankın içine giren  geniş kollar görmüştü. Onun dikkatini bir uğultu sesi ve formaldehit kokusu çekti. Tilton bu sıvının tanklarda karıştırıldığı izlenimini edinmişti. Ona tankın muhtevası gösterilmedi. Christa, kaçırıldığı zaman şahit olduğu şeylerin çoğunun sonra resmini çizmişti. Bu esrarengiz tanklarla ilgili bilgiler, “Dulce Kâğıtları” adlı tartışmalı bir dosyada yine ele alınmıştı. Bu dosyada ayrıca Dulce yeraltı tesislerinin otuz adet siyah-beyaz fotoğraf ve bir de videobant bulunuyordu.
İddialara göre, bu kâğıtları dışarıya 1979’a kadar Dulce’de güvenlik görevlisi olarak çalışan bir memur çıkarmıştı. 1979’un sonunda güvenlik memuru Thomas C, karşılaş­tığı korkunç gerçekler karşısında daha fazla suskun kalama­yacağını anlamıştı. Dulce yakınlarındaki Amerikan Hükümeti-uzaylılar ortak yeraltı üssünde rahatsız edici çok şey duymuş ve görmüştü. Çetin bir iç hesaplaşmadan sonra, tesisten ayrıldı ve birçok belgeyi de beraberinde götürdü. Küçük bir fotoğraf makinesi ile, yeraltındaki çok katlı kompleksin otuzdan fazla fotoğ­raftın çekti. Ayrıca birçok belgeyi ve kontrol merkezindeki bir güvenlik video bandını beraberinde götürmüştü. Bu bantta laboratuvarlar, uzaylılar ve ABD hükümetinin yetkili per­soneli görünüyordu.

Alarmı ve kamera sistemini kapatan Tho­mas, dışarı açılan yüz çıkıştan birinden yüzeye çıkmıştı. Thomas, orijinal belgeleri çok iyi sakladıktan sonra her birinden beşer kopya çıkardı. Thomas saklanmaya karar vermişti ve bu amaçla karısını ve çocuğunu evinden almaya niyetlenmişti ki, evinin önünde hükümet ajanlarına ait bir minibüsü beklerken gördü. Thomas yakın bir arkadaşının ihanetine uğramıştı. Ajanlar Thomas’ın karısını ve çocuğunu, tesislerden aldıklarını geri vermesi şartıyla, serbest bırakabileceklerini söylediler.
Ailesinin biyolojik denemelerde kullanılacağını anlayınca, ortadan kaybolmaya karar verdi. Bu on yıl önceydi. Thomas böyle bir gizli entrikaya nasıl karışmıştı? Şimdi 50’li yaşlarda olan Thomas, 20’li yaşlarının orta­sında Batı Virginia’da bir yeraltı tesisinde, çok gizli fotoğ­rafçılık eğitimi almıştı. O, yedi yıl Hava Kuvvetleri içinçok gizli fotoğrafçılık yaptı. 1971 ‘de Santa Monica-California’da Rand Corporation için çalışmaya başladı. 1977’dc Dulce tesislerine transfer oldu. Yeraltındaki görevine, derin yeraltı tüpmekik sistemiyle gidiyordu. Bu zaman içinde Santa Fe-New Mexico’daki bir güven­lik görevlisi, özel olarak UFO görüntüleri, hayvan parçalan­ması fenomenini ve bölgedeki Mason Wicca guruplarının faaliyetlerini araştırıyordu.
Thomas’ın ve araştırmacının ortak arkadaşı olan bir şahıs, 1979’da Santa Fe’ye gelerek her iki­sini de ziyaret etti. Ziyaretçi fotoğraflara, video banda ve Dulce üssünden alınan belgelere de göz attı. Buradan bazı resimler çizildi ve böylece UFO araştırmacısı toplulukların ” Dulce Papers” (Dulce Kâğıtları) diye bildikleri bilgiler or­taya çıktı. Thomas’ın iddiasına göre, Dulce tesislerinde 18.000 kısa “gri” vardı; ayrıca o, sürüngenimsi humanoid’ler (insanımsılar) de görmüştü. Thomas’ın bir iş arkadaşı evinde, materyalize olan 6 foot (1.83 m) boyunda bir sürüngenimsi  ile yüz yüze gelmişti. (Sürüngenimsi ırk, büyük çoğunluğu Dördüncü Boyut’ta bulunan ve dünya üzerindeki en güçlü ve en kötü insan zihinlerini kontrolü altında bulundurup beyinleri yıkayan genellikle ruhsal varlıklardır (Fazla bilgi için bakınız, Ömer Özkaya, “CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları.)
Reptoid (Sürüngenimsi) duvardaki New Mexico ve Colarado haritaları ile çok ilgilenmişti. Haritalardaki renkli toplu iğneler ve işaretler, sığırların parçalandığı bölgeleri, kaçırılma olaylarının yoğun olarak yaşan­dığı yerleri, eski harabeleri ve şüpheli yeraltı uzaylı üsleri­ni gösteriyordu. Çok katlı Dulce yeraltı üssü, üs güvenliği tarafından de­vamlı kontrol edilen merkezi bir sisteme sahiptir. Üssün gü­venlik seviyesi aşağı inildikçe artıyordu. Thomas, gizlilik kategorisinde güvenlik derecesi ULTRA-7″ye sahipti. Thomas’ın bildiği yedi aşağı kat vardı ama daha da fazlasının olması mümkündü. Birçok uzaylı yeraltındaki 5, 6 ve 7. katlarda bulunuyordu. Dulce’den  Page’ye (Arizona’daki ye­raltı tesisleri) daha sonra Nevada’daki 51.Bölge’nin altındaki bir üsle bağlantılar vardı.




Dulce’den kalkan tüpmekik, Taos, NM, Colarado Springs, Colarado, Creed, Colarado, Sandia gibi yeraltı üslerinden geçtikten sonra, Carlsbad, NM’ye varıyordu. ABD altındaki tüneller ve yeraltı şehirleri şebekesinin birbirleriyle tüpmekik bağlantıları vardır. Dulce üssünde, kapılar ve koridorlar üzerindeki çoğu işa­retler, uzaylı sembol dilinde yazılmıştır. Bu evrensel sem­bol sistemi burada yaşayan insanlar ve uzaylılar tarafından rahatlıkla anlaşılmaktaydı. Thomas’ın anlattığına göre, yeraltındaki ikinci kattan son­ra, herkes çıplak olarak tartıldıktan sonra, üniformaları ve­riliyordu. Ziyaretçilere kapalı beyaz üniformalar veriliyordu.
Herkesin ağırlığı güncel olarak, bilgisayar kimlik kartının üzerine işleniyordu. Ağırlıktaki herhangi bir değişiklik anın­da kaydediliyor, şayet 3 pound (1,360 Kg)’un üzerinde ise, fiziksel bir inceleme ve röntgenden (X-Ray) geçmesi iste­niyordu. Bütün hassas bölgelerin ön tarafında göstergeler vardı. Kapı kontrol panellerinde ve döşemeyle kapı arasında da göstergeler vardı. Her şahıs bilgisayar kimlik kartını kapının yanındaki yarığa sokuyor ve nümerik kodunu anahtar tuşuna giriyordu, işlemler sırasında meydana gelebilecek en ufak bir aksaklık bile, oraya bütün güvenlik memurlarınıntoplanmasına yetiyordu. Hassas bölgelerde kimsenin bir şey taşımasına izin verilmiyordu. Bütün malzemeler, bir taşıma bandına konuyor ve röntgen cihazından geçiriliyordu. Aynı işlem hassas bölge terk edilirken de tekrarlanıyordu.
Bütün asansörler manyetik olarak çalışıyordu ve asansör kabloları mevcut değildi. Işıklar dahil her şey ileri manye­tik bir sistem tarafından kontrol ediliyordu. Buralarda alı­şılmış ampuller yoktu. Tüneller fosforlu birimler ve şekil­siz emisyon şeritleri vasıtasıyla aydınlatılıyordu. Bazı derin tünellerde, bölgeyi geçici olarak aydınlatmak için bir çeşit fosfor pentaoksit kullanılıyordu. Bilinmeyen sebeplerden do­layı uzaylılar bu bölgelere yaklaşmıyorlardı.



Yer altın da ki 1. kat yol bakımı için garaj ihtiva ediyor­du. 2. katta trenler, mekikler, tünel delgi makineleri ve disk bakımı için garaj bulunuyordu. 4. katta, insan aura’sı, te­lepati, hipnoz ve rüyalar üzerine araştırmalar yapılıyordu. (Aura (Psişik hale, halka da denir): insan vücudunu (hayvan ve bit­kileri de) bir zarf gibi saran ışıklı haleler, emanasyonlar toplulu­ğudur. Şekli ovale yakın bir tarzdadır. Erkek ve kadınlarda farklı durumdadır.) Thomas’ın dediğine göre, onlar insanların bioplazmik bede­nini, fiziksel bedenden ayırıp, bunun yerine uzaylı varlığın “hayat güçmatrix”ini yerleştiriyorlardı. Bu şekilde insanın “can” hayat gücü matrix’ini ortadan kaldırıyorlardı.
Altıncı kat “Kâbus Salonu” olarak biliniyordu. Burada balıklar, kuşlar, fareler vb. hayvanların orijinal şekillerinin değiştirildiği genetik laboratuvarlar bulunmaktaydı. Bu katta ayrıca çok kollu ve çok bacaklı insanlar, kafeslerde tu­tulan 7 feet (2,13 m) uzunluğunda humanoid yarasa benze­ri yaratıklar vardı. Uzaylılar insanlara genetik hakkında hem faydalı, hem de çok tehlikeli birçok şey öğretmişlerdi. Griler ve reptoidler analitik zekaya sahip, teknolojiye yatkın yaratıklardı. Diğer bir uzaylı gurup olan Nordik in­sanlarla çatışma halindeydiler. Belki de gelecekte vuku bulacak büyük savaşa burada hazırlanıyorlardı.
Bu sürüngenimsi’lerin bir özelliği de diğer canlı varlık­lara karşı etik ve insani hiçbir duygu ve düşünceye sahip olmamalarıydı. Bu nedenle her türlü deneyi rahatlıkla yapa­biliyorlardı. İnsan genetik haritasının çıkarılması (Genome projesi) için Amerikan Enerji Bakanlığının (DOE) içinde şu kuru­luşlar bulunuyordu; “Ulusal Sağlık Enstitüsü,” “National Sci­ence Foundation” (Ulusal Bilim Vakfı), “Howard Huges Me­dical Institute” ve tabii ki, DOE tarafından yürütülen Dulce yeraltı laboratuvarları.
Thomas’a göre, uzaylılar androjinal’dı (Hem erkek hem dişi, çifte cinsiyetli) ve ortaya çıkan canlı, partenogenez’le (Yani kendiliğinden üremeyle) çoğalıyordu. Dulce’de çok ge­çerli form veya üreme poliembriyoni idi. Her embriyo altı veya dokuz birey ortaya çıkaracak şekilde bölünüyordu. Uzaylı ve insan Bio Tekniği insanlığa hizmet etmek için mi, yoksa bizleri kontrol etmek ve egemen olmak için mi kullanılacak? Niçin UFO’Iar tarafından kaçırılanlar genetik deneylerde kullanılıyorlar?
Thomas’ın Dulce’den ayrılmasına neden olan şey, 7. kat­taki kafeslerde gördüğü ve ondan yardım isteyen insanlar olmuştu. Thomas’a göre, sıra sıra binlerce insan ve insan- uzaylı melezleri ve humanoid embriyolar soğuk hava depolarında tutuluyordu. Uzaylılar ne toprak, ne altın, ne madenler, ne su, ne de insanların sahip olduğu şeyleri istemiyorlardı, istedikleri tek şey, dünyanın manyetik gücüydü. Uzaylılar bu gücü bizim bilmediğimiz bir şekilde kullanıyorlardı. Evet, Thomas’ın hikayesi inanılmaz gibi görünüyor ama, anlatılanlar gerçekte yaşanan bir kâbusun sadece bir kısmını oluşturuyor olabilir. Dulce’de garip şeyler olduğuna dair bir­çok delil vardır.
Thomas’ın bunlara da cevabı var mıydı? UFO görüntüleri, kaçırılma ve hayvan parçalama olayla­rının arkasında daha korkunç hakikatler gizleniyor olabilir. Yakın zamanlarda Archuleta Mesa’da sondaj ve bilgisa­yar analizi yapan bir gurup bilim adamı, Mesa’nın altında derin mağaralar olduğunu tespit ettiler.



Sonraki Önceki
▲Top▲